Kızıl Kraliçe - Victoria Aveyard Kitap Yorumu
By Kitapların Senfonisi (Büşra) - Şubat 28, 2016
Kitabın adı: Kızıl KraliçeÖzgün adı: Red QueenYazar: Victoria AveyardSeri: Kızıl Kraliçe, #1Türü: DistopyaYayın evi: Pegasus Yayınlarıİnsanların Kana Göre Sınıflara Ayrıldığı, Bir Düzen…Büyülü, Tanrısal Yetenekleriyle Diğerlerine Hükmeden Gümüşler, Onların Gölgesinde Hayatta Kalmaya Çalışan, Sıradan Kızıllar…İktidar Tehlikeli Bir Oyundur. Peki, Kazanmak İçin Ne Kadar Kan Kaybetmek Gerekir? Kanla Bölünmüş Bir Dünyada, Kazananı Belirsiz Bir Varoluş Mücadelesi…Mare Barrow'un dünyasında kanın rengi, varoluşun biçimini belirlemektedir. Doğaüstü yeteneklerle donatılmış Gümüşler, köle gibi çalıştırdıkları ve savaşta ölüme gönderdikleri Kızıllara hükmetmektedir.Yoksul bir Kızıl kasabasında yaşayan on yedi yaşındaki Mare, talihsiz olaylar sonucu bir Gümüş sarayında çalışmaya başlar. Ancak Kızılların başkaldırı hareketini örgütleyen Kırmızı Muhafızlar'ın davasını ateşleyecek kıvılcımın kendi parmaklarının ucunda ol-duğunu fark edince bambaşka bir oyunun ortasında kalır. Yalanlar üzerine kurulu bir düzende Kızılların Gümüşlere, bir prensin diğer prense ve Mare'nin kendi kalbine karşı mücadele ettiği bu tehlikeli oyunda tek mutlak gerçek, ihanettir.
YORUM
Yurtdışında dillerden düşmeyen Kızıl Kraliçe... Bir yerlerde bir yanlışlık vardı ama ben çözemedim.
Aslında kitabı ne sevdim diyebilirim ne de sevmedim. Anlayamadığım kısım, bu kitapta bu kadar ses getirecek ne görüldüğü? Bana kalırsa, Kızıl Kraliçe'nin diğer distopik kitaplardan hiçbir farkı yoktu. Hatta eksiği bile vardı...
Kendine göre bir güzelliği vardı elbet ama farklı değildi. Çok sıradandı. Bana göre neredeyse baştan sonra tahmin edilebilir, basit bir hikayeden ibaretti. Yine de kendini okutturdu mu? Okutturdu. Ara ara sıkılmadım diyemem tabii ama yine de sonunu getirebildim.
Kan rengine göre ayrılmış bir dünya. Kızıllar ve Gümüşler. Kızıllar, sıradan insanlar. Yaşam mücadelesi veren, ebedi hizmete tabi tutulmuş yoksullar. Gümüşlerse çok farklı. Kanları gümüş renginde olmasından ziyade özel yeteneklere sahipler. Üstünler, zenginler...
Mare Barrow, ana karakterdeki kız. Bir Kızıl. Güçlü bir yapıya sahip. Korkusuz da. Olması gerektiği gibi... Mare, ailesinin geçiminde yardımcı olmak için hırsızlık yapıyor. Bir gün, soyduğu adamlardan birinin Prens Cal olabileceğini düşünmemişti elbet. Ama ilk karşılaşmalarında Cal ona prens olduğunu söylemiyor. -Bu arada o bir Gümüş.-
Karşılaşmalarından kısa bir süre sonra Mare saraya çağrılıyor. Ona hizmetçilik yapması için görev veriliyor. Mare bir süre olanlara anlam veremese de Cal'i gördüğü ilk an taşları yerine oturtuyor. Kendini bir anda saray dünyasının içinde bulan Mare, hiç olmadığı bir şeyi keşfediyor. Normalde bir Kızıl olmasına rağmen, özel bir yeteneğe sahip. Yani diğer Kızıl ve Gümüşlerden çok farklı. Bu duruma şahit olan Kral ve Kraliçe, Mare ile diğer oğulları olan prens Maven'la nişanlamak zorunda kalırlar.
Kırmızı Muhafızlar adına bir grup isyancılar var bir de. Adından da anlaşılacağı üzere Kızıllar tarafından oluşturulmuş bir grup. Tek bir amaçları var; kraliyet yaşamına son vermek ve eşitliği sağlamak.
Mare'in duyguları çok değişkendi. Şahsen ben, kimden hoşlandığını bile anlayamadım. Bu kısım beni biraz rahatsız etti. Maven'a başından itibaren ısınamamıştım zaten. Cal ondan ziyade daha sıcak geliyordu bana. Mare ise... hayır, Mare'i de sevemedim. Evangeline deseniz, kötü cadının tekiydi... Eh sonuç olarak, ben sıradan distopik hikaye seviyorum derseniz buyurun alın okuyun derim.
PUAN
0 Yorum