[6. KCY Blog Tur] Paranoya (#1) - Tuba Arık Kitap Yorumu | Yazarla Söyleşi
By Kitapların Senfonisi (Büşra) - Ekim 12, 2014
Kitabın adı: Paranoya (Gölge, #1)Yazar: Tuba ArıkTürü: FantastikYayın evi: Fantastik KitapFegel, on sekiz yaşına girdiğinde, çocukluğunu kâbusa çeviren Gölge'den kurtulduğuna neredeyse emindi.
Liseyi bitiriyordu, hayatının aşkını bulmuştu ve bir an önce onu tutsak eden bu şehirden gitmek için sabırsızlanıyordu. Ama Gölge son bir kez daha geldi ve bu son onu; felsefeyle, ölümsüz filozoflarla, simyayla ve kâhinlerle örülü bir başlangıca sürükleyecekti.
"Gördüklerim, yaşadıklarım hayal değilse gerçekliğine nasıl bir açıklama getirebilirim ki? Ya hayalse? Bunu nasıl bitirebilirim?"
'Paranoya', 'Melankoli' ve 'İklimler' üçlemesinin ilk romanı olan 'Paranoya', araladığı fantastik kapıdan bizlere örneği görülmemiş bir aşkı bütün açıklığıyla sunuyor. Sizi duygudan duyguya sürükleyecek bu hikâye, bir solukta okunabilecek ve asla bitmesini istemeyeceğiniz türden.
Yüz yıllık bir sırrın peşinde sürüklenen gölgeler,asırlar süren bir yaşamın sessizliğine gömüldüler.Gerçekle düş arasında gidip gelmek mi?O düşün içinde yaşamdan vazgeçmek mi?Karanlığın içinde filizlenen bir aşkın,kopkoyu gölgesinde ölüme yürümek mi?Kimsenin görmediğini gördün, kimsenin duymadığını duydunçünkü, sen doğmadan başladı bu oyun.
YORUM
Sanırım bu kitaba aşık oldum. Sanırım karakterlere aşık oldum. Sanırım yazarın kalemine aşık oldum... Öyle ki ilk defa bir yazarın adıma kitap imzalaması için her şeyi yaparım dedim. :D Ki yazar o kadar tatlı bu teklifimi hemen kabul etti. :D Ah, bu arada 6. blog turumuzdan merhaba herkese! :P Her neyse şu mükemmel kitaptan bahsetmek istiyorum biraz size, öncelikle söylemeliyim ki birçok Türk fantastik, hatta birçok yabancı fantastik kitabın kat kat üstüne gelebilecek bir kitap Paranoya. Evet, bu konuda kesinlikle çok iddialıyım. Son zamanlarda okuduğum en iyi fantastik kitaptı. Paranoya'yı okurken ne zaman kitaba ara versem aklım kitapta kalıyordu, uzun zamandır böylesine büyük bir merakla kitap okumadığımı da itiraf edeyim böylelikle. Bir yandan kitap çabuk bitsin istemiyor, bir yandan merakıma engel olamıyordum. Birçok güzel duygular hissettirdi bana Paranoya. Birileri beni dinlese akşama kadar bu kitabı anlatacağım neredeyse, o derece sevdim kitabı... Neyse ben en iyisi size kitaptan bahsedeyim biraz. :D
Fegel henüz 9 yaşındayken bir gece yatağında yattığında başladı her şey. Bir gölge vardı peşinde. Fegel ona gölge diyordu sadece, çünkü o kadar hızlı hareket ediyordu ki ne insana benzetebiliyordu onu ne de gerçek olduğuna inanıyordu. Bu yüzden de 9 yaşından beri hastanelere gidiyordu. Kendi de dahil herkes akıl hastası olduğuna inanıyordu. Ama bir şeyler vardı. Bir sır. Fegel 9 yaşında gölge karşısına çıktığından beri ne hastalanıyor ne de başına bir şey geliyordu. Çıktığı çocuklarsa bir gün geçmeden ondan uzaklaşıyordu...
18 yaşına girmişti Fegel. Sınıfına yeni gelen Marlo'ya tutulmuştu. Marlo'da Fegel'den hoşlanmıştı ama birileri daha önce olduğu gibi buna da müdahale ediyordu. Fegel bir şekilde bilgi edinmişti: gölgenin onu almaya geleceğini... Gelmişti de. Gölge kimliğini açıyordu yavaş yavaş Fegel'e. Birçok sırla beraber hemde. Asırlardır yaşıyordu o. İnsanları öldürüyordu. Bir şey durdurmuştu onu o gece. Fegel'i de öldürmeye geldiği gece... Onu aldığındaysa işler istediği gibi gitmiyordu.
Gölge hakkında ayrıntıları her ne kadar anlatmak istesem de bunu öncelikle "kendime" :D sonra kitabı okuyanlara/okuyacaklara bırakıyorum.
Kitap hakkında daha çok bahsetmek istiyorum aslında ama kendime engel olamayıp spoiler vermekten korkuyorum, bu yüzden kitap yorumumu yavaş yavaş sonlandırayım diyorum. ^^ Hani bazı şeyler vardır ya 'anlatılmaz, yaşanır' deriz. Bu kitap da kelimenin tam anlamıyla öyle. Anlatılmaz yaşanır. Siz de Paranoya'yı okumak için geç kalmayın derim. Böylesine mükemmel bir kitabı okumamak, böylesine mükemmel bir hikayeyle tanışmamak yazık olurdu.
Tuba Arık'ın diğer kitabı olan "Gece Yarısı Öyküleri"ni de en kısa zamanda alıp okumayı planlıyorum.
PUAN
ALINTILAR
"Ukala olduğunu daha önce söylediler mi sana?" Başını hayır anlamında salladı. "Bunu söylemeye cesaret edecek bir insan tanımıyorum." İrkildim. Ayna olsa kendime bakabilirdim. Senden başka, diyecekti sanırım.
Benim bir umudum bile yok. Yaşıyorken ölüyorum. Tıpkı Augistunus'un dediği gibi: Yaşayamıyorum ama hayattayım öyle güçlü ki isteğim, ölememekten korkuyorum.
(Petra'nın günlüğünden)
"Seni asla bırakmayacağım. Buradan asla gidemeyeceksin. İster ağla, ister bağır, ister delir ama asla gitmene izin vermem. Bunu bencillik olarak gör, bunu eziyet olarak gör, nasıl görmek istersen öyle gör bir şey değişmeyecek."
“Seni bir başkasına bırakmak için beklemedim ve yine söylüyorum, seni bir başkasının alması için de gerekli hoşgörüye sahip değilim. Bu yüzden Fegel, hiç kuşkusuz mezara birlikte gireceğiz.”
"Asla Fegel! Sana kimsenin dokunmasına izin vermem, buna tahammül bile edemiyorum anladın mı, bu kim olursa olsun tahammül edemiyorum. Bu kişi ben bile olsam, asla!"
YAZARLA SÖYLEŞİ
1- Öncelikle söyleşimizi kabul
ettiğiniz için teşekkür ederiz. Kendinizden biraz bahseder misiniz?
Yazmadığınız zamanlarda neler yaparsınız?
Hayal dünyasında serüvene çıkan bir insanım ben. Her günüm
ayrı bir yolculuk. Karakterlerin durak yeridir zihnim, hiç terk etmezler beni,
hiç yalnız bırakmazlar. Günlük yaşamımın bile vazgeçilmez birer parçasıdırlar.
O yüzden kendimi hiç yalnız hissetmem. Gözü açık gördüğüm rüyalarım anlam katar
yaşantıma. Madalyonun diğer yüzüne dönerseniz de felsefeyle ziraat mezunu bir
insan görürsünüz. Salt birer meslek değildir bunlar; bir yanım doğaya kucak
açar, bir yanım kitaplara.
Yazmadığım zamanlarda en büyük uğraşım okumaktır. Okumak,
yeni kitaplar keşfetmek, yeni dünyalarda gezinmek. Bir nevi bulunduğum dünyayı
reddetmek.
2- Paranoya kitabını elime aldığımda çok fazla beklentim yoktu açıkçası. Ama daha ilk sayfasından itibaren öyle bir merakla okudum ki kitabı, elimden bıraktığımda aklım hep kitapta kalıyordu. Hiç bitmesini istemediğim bir kitap oldu Paranoya. Hikayeyi nasıl oluşturdunuz? Esinlendiğiniz bir şey oldu mu?
Teşekkür ederim. Aslında hikaye beni buldu diyebilirim, daha
doğrusu Petra. İnsanın diline bir şarkı takılır ya hani, benim de aklıma
günlerce Petra ismi takıldı. Delirmek üzereydim. Nerede gördüğümü, nerede
okuduğumu bulmaya çalışıyordum. Elimdeki bütün kitapları karıştırdım. Sonunda
karşıma Francesco Petrarca ismi çıktı, bulmuştum. İşte o an bütün bir hikaye
beynime üşüştü. Baştan sona yazılmıştı bir anda. Hiç vakit kaybetmedim, oturdum
yazdım. Dünyadan kopmuştum. Capcanlı bir Kulpa vardı önümde, bütün karakterler
ete kemiğe bürünmüştü, karşımdaydı. Hikaye ne kadar hayal ürünü olursa olsun
karakterler bir o kadar gerçekti. Bitmeyen bir hikaye anlattı Petra. Ben sadece
aracıydım, onun hikayesini, bana sunduklarını yazdım.
3- Paranoya’nın devam kitabını
çıkarmayı düşündünüz mü? Ya da kitabı seri halinde yayınlamayı?
Evet, bunu da ilk defa sizler
aracılığıyla duyurmuş olalım. Paranoya seri olacak. İkinci kitabın yazım
hazırlıklarına başlamış bulunmaktayım. Paranoya henüz bitmedi ve bu kitapta
katlanarak devam edecek. Petra'nın anlatacakları var daha...
4- Petra karakteri gözünden bir
kitap yazmayı düşündünüz mü hiç? Mesela Fegel’den öncesini ve sonrasını
ayrıntılarıyla Petra gözünden okumayı isteyecek birçok okur olduğuna/olacağına
eminim?
Bunu hiç düşünmemiştim ama dediğim
gibi devam kitabında herkesin söyleyecek bir şeyleri olacak. En çok da
Petra'nın derinliklerine, özüne ineceğiz. Onun kim olduğunu, nasıl bir hayat
sürdüğünü bütün ayrıntılarıyla öğreneceğiz.
5-
Sizinle Petra hakkında bol bol konuşmak isteriz. Turda yer alan herkesin favori
karakteri oldu. Bize biraz Petra’dan bahseder misiniz? Mesela o karakteri
yaratırken ilham aldığınız biri oldu mu? Onun hakkında anlatılanları hiç
sıkılmadan sonsuza dek dinleyebiliriz sanırım. :D
Sanırım ben
de hiç bıkmadan Petra'yı anlatabilirim. :) Petra öyle bir anda çıkıp geldi ki,
onu ben yarattım diyemiyorum nedense. Sanki o hep vardı ve gelmek için en uygun
zamanı bekledi. O anlattı ben yazdım, hatırladıklarım bundan ibaret.
Yazarlardır karakterleri şekillendiren ama benim durumum farklı oldu, Petra
benim yaşamımı şekillendirdi. Kitabı yazdıktan sonra, ben de artık onun
öğrencilerinden biriydim. Sessizliğin önemini daha çok kavradım, nazik olmanın,
doğaya saygı duymanın, hayata başka bir gözle bakmanın. Kısacası yaşamanın.
Petra bir rehber oldu, ışık tuttu. Hayali bir karakterin ötesinde, bana çok iyi
bir arkadaş oldu.
6-
Kitaptaki favori karakteriniz kim?
Hepsini
ayrı seviyorum ama tabii ki Petra :) Yine de Marlo'yu göz ardı edemem. Onun da
yeri ayrıdır bende.
7-
Kitabı yazarken zorlandığınız bir yer oldu mu? Olduysa hangi kısım?
Yazarken
olmadı ama araştırırken oldu. Kitapta geçen gerçek şahsiyetlerin bilgilerine
ulaşamamak zorlandığım tek konuydu. Mesela Paracelsus hakkında daha çok bilgiye
ulaşmak isterdim, maalesef bulduklarım çok kısıtlıydı.
8-
Favori sahneniz hangisi?
Fegel'in
kaçırılma sahnesiyle, mancınık.
9- Çevrenizde kitabınızı okuyan oldu
mu? Olduysa neler düşünüyorlar?
Evet
okuyanlar oldu. Hepsinin de ortak söylemi şuydu: Petra'dan ben de istiyorum. :)
Petra gözlerini öyle kör etmişti ki, kitap hakkında hiç detaylı bir yorum
alamadım.
10-
Şuan yazmakta olduğunuz yeni bir kitap var mı?
Keyifle
cevap verebilirim bu soruya. Paranoya’nın devamı, ismi de hazır ama sürpriz
olsun.
11- Simyaya olan merakınız nereden
geliyor?
Çocukluğum cinli perili hikayeleri dinlemekle geçti.
Korkusuzluğumu bunlarla büyümeme bağlıyorum. Bu yüzden hep merak ettim,
doğaüstü olaylara karşı hep büyük bir ilgim vardı. Büyüdükçe azalmak yerine
arttı. Araştırdım, okudum, dinledim. Bize sunulan gerçek dünyanın sıkıcılığını
bunlarla aşmaya çalıştım. Sonra bir gün felsefeyle tanıştım. Felsefede aradığım
dünyanın çok daha fazlası vardı. Sadece mezun olduğum bir bölüm değildi felsefe
benim için, yazarlık kapısını sonuna kadar açan bir anahtardı. Beni simyayla
tanıştıran da felsefe oldu. Paracelsus'un 'tuhaftım ve benimle aynı olan kimse
yoktu' sözüyle büyülendim ve böylelikle simyanın sihirli dünyasına giriş
yaptım.
12- Son olarak okurlarınıza söylemek
istediğiniz bir şey var mı?
Picasso der ki; Hayal ettiğiniz
her şey gerçektir. Bu yüzden hayal edin, yeni dünyalar yaratın. Beğenmezseniz
yıkın, baştan yaratın. Orası sizin, istediğiniz gibi yaşayın, yeter ki hayal
etmekten korkmayın.
Her şey için Tuba Arık'a sonsuz teşekkürlerimizi sunarız.
1 Yorum
gercekten tebrik ediyorum mukemmel bir seri hala etkisinden cikamadim ikinci kitabin yarisindayim ve okumaya korkuyorum dilerim kafamda sekillendigi gibi biter yoksa daha coook aglarim..
YanıtlaSil