Her Şey Bitti Derken - Katja Millay Kitap Yorumu
By Kitapların Senfonisi (Büşra) - Mayıs 25, 2015
Özgün adı: The Sea of Tranquility
Yazar: Katja MillayTürü: AşkYayın evi: Neo KitapBazen kurtuluş için aşkı seçmek gerekir...
Nastya tam 450 gündür konuşmuyorsa, gülmüyor ve ağlamıyorsa, bir bildiği olmalı;bazı günler sadece öfkesiyle ayakta durabiliyorsa, bir umudu olmalı; ayakları onu dönüp dolaşıp Josh'a götürüyorsa, bir nedeni olmalı;ve tam 450 gün sonra yeniden konuşmaya karar veriyorsa, söyleyecekleri olmalı.
Josh hayatındaki herkesi teker teker kaybediyorsa, bunun bir açıklaması olmalı;etrafında görünmez bir güç kalkanıyla dolaşıyor, herkesten kaçıyorsa, bir derdi olmalı;ve kasabaya yeni gelen kıza Günışığım diyorsa, bir sırrı olmalı.
Her Şey Bitti Derken, hayat denen yapbozun parçalarını bir arada tutan şeyin sevmek olduğunu bilenlerin, bir de günün en karanlık saatinde çıkagelip, "Her şey bitti demek için çok erken" diyecek bir günışığını bekleyenlerin hikâyesi.
YORUM
İki ay sonra ilk defa etkinlikler ve turlar dışında yorum yazabiliyorum. İş hayatı oldukça zormuş. Değil yorum yazmaya, kitap okumaya zor vakit ayırıyor insan. Ve ben blogumu ve kitaplarımı çok özlüyorum. :(
Her neyse, üzüntümü kendime saklıyor ve favori listeme giren yeni bir kitaptan bahsetmek istiyorum size. Uzun zamandır okumak istediğim ve sonunda okuyup bitirdiğim Her Şey Bitti Derken.
Nastya geçirdiği bir kaza yüzünden teyzesinin yanına taşınır. Başına gelenleri hatırladığından beri konuşmuyordur. Çünkü olanları anlatmak istemiyordur.
Josh Bennett, hayatı mahvolmuş bir diğer karakter. Ailesini bir trafik kazasında kaybetmiş geriye kalan dedesini de yakın zamanda kaybedince hiçbir şeyi kalmıyor. Kendini marangozluğa adamış, elinden her türlü beceri gelen bir karakter. Tek bir garajı var, orada saatlerini, günlerini geçiriyor. Çünkü tek yaşam kaynağı bu iş olmuş.
Nastya yeni başladığı okulda karşılaşıyor Josh'la. Daha ilk karşılaşmalarından nefret ediyorlar birbirlerinden. Ama öyle bir nefret değil bu. Daha çok korku...
Bir de Drew var. Josh'ın tek arkadaşı. Drew okulun popüler çocuğu oluyor. Haliyle kızlar da etrafında. Nastya'yla arkadaş oluyorlar. Bu süre zarfında Nastya hala hiç konuşmamaktadır bu arada.
Drew her ne kadar kötü karakterli bir çocuk gibi görünse de sevdiğim karakterlerden biri oluyor. Yazarın ona ayriyeten yer vermesi çok iyi olmuş bence. Yan karakterlere her yazar önem vermiyor çünkü. Kaba taslak anlatılıp geçiliyor. Bu kitapta öyle olmuyor neyse ki. Nastya'yla Drew'un arasındaki diyalogları çok sevdim mesela.
Her akşam acısını hafifletmek için koşuya çıkan Nastya, her eve dönüşünde ayakları onu Josh'ın garajına götürüyordur. Saatlerce onu izliyor sonra evine dönüyordur. Daha sonra bunu alışkanlık haline getiriyor.
Ve bir gün Josh'la konuşmaya başlıyor. Konuştukça birbirlerine nasıl alıştıklarının farkında değiller tabii. Artık o kadar sık zaman geçiriyorlar ki Josh, Nastya'ya tamamen bağlanmış durumda. Yine bir gün Nastya her şeyi berbat ediyor. Kız acıya doymak bilmiyor sanki. Daha fazla acı çekmek için Josh'ın canını fena halde yakıyor. Siz de onunla beraber yanıyorsunuz tabii. Sonra tüm alışkanlıklarını bırakıyor. Josh'tan kaçıyor, Josh ondan kaçıyor. Ve sonunda Nastya yıllardır hayalini kurduğu korkusuyla yüzleşiyor. Hem de hiç ummadık anda. Bu onu daha da mahvediyor.
Anlatmak istediğim çok şey var aslında, spoiler olmasından korkuyorum. Siz en iyisi mi bu kitabı okuyun. Özellikle benim gibi dramatik aşığıysanız. Yazarın anlatımını çok sevdiğimi de belirtmek isterim. Bazı kitaplarda çok karşılaşırız yapmacık karakterler ve cümlelerle, bu kitapta öyle bir şeyle karşılaşmıyorsunuz. Ayrıca hem Josh'ın hem de Nastya'nın bakış açısından anlatılıyor kitap. Yani 'bu sırada ne düşünüyor?' derdiniz de yok.
PUAN
0 Yorum