TANITIM
Kitabın adı: Yabancı: VeylYazar: Öznur YıldırımSeri: Yabancı, #2Türü: Gizem, PolisiyeYayın evi: Pegasus Yayınları
Tanrı, şeytanın inini Cennete sakladı.
Kahverengi gözleri bana kabuk bağlamış yaraları anımsatan küçük bir kız çocuğu tanıdım. Onu parçaladım, mahvettim, yok ettim. Onu korudum, kurtardım, var ettim. Zihnimi durduramadım. Bir rüzgâr esti ve tavandaki lamba uğursuz bir ses çıkararak yavaşça sallandı. Gökyüzümü kara bulutlar kapladı, yağmur yağdı. Terk edilmiş bir kasabada geceler kimsesizdi, güneş yok oldu, ay sabah olunca doğdu. Boş bir arazide bir yel değirmeni döndü, döndü, döndü…
Sonra sana bir masal anlattım. Ve seni ölüm uykusuna yatırdım.
YORUM
"Ve dünya, ilk cinayetini doğarken işleyen bir katile kollarını açtı.
O katilin adı Ediz Çağıran'dı."
Daha ilk bölümün bölüm sonu bu cümle. İnsana, doğarken annesini kaybeden her çocuğa 'katil' damgasını vuracak kadar tehlikeli bir cümle...
Kitabı okurken bazı şeyler daha çok göze batar hale geliyor. Mantık hataları, Doğa'daki hiç bitmeyen aşağılık kompleksi, Ediz'in Doğa'yı aşağılarken zevk alması, onu seviyor gibi gösterip aslında sevmemesi ve Doğa'yı sadece oyuncak yerine koyması...
Kitabın Wattpad'tekinin aksine sadece son elli sayfası bizim için yeni bölüm oluyor. Ve o son elli sayfanın içinde, Ediz'in dengesiz tavırları yüzünden hissettiğim tek şey mide bulantısıydı. İlk kitabın başından beri aynı tavır insanı yoruyor kanımca. Bir de yazar bazı cümleleri o kadar çok sık tekrar ediyor ki bir zaman sonra atlayarak okurken buldum kendimi.
Kitap bir nevi bir döngü içerisinde ilerliyor. Ne başı var ne de sonu. Olaylar oluyor, Doğa parçalanıyor, ağlıyor, toparlanıyor sonra tekrar olaylar oluyor, Doğa tekrar parçalanıyor, tekrar ağlıyor, sonrasında küllerinden doğar gibi tekrar toparlanıyor. İki kitap sonu gelmeyen sonsuz bir döngü gibi dolanıp duruyor aslında. Aynı hisleri, aynı duyguları okuyup duruyoruz.
En başta da belirttiğim gibi, Ediz, Doğa'yla oynamayı seven, onun acısından, parçalanmasını seyretmekten haz duyan bir karakter yalnızca. Başka hiçbir şey değil.
Her şeye rağmen tuhaf bir albenisi var Yabancı'nın. Okurken, vaktin de sayfaların da nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Açıkçası ben Yabancı'nın sonu için iyi şeyler düşünemiyorum. Diğer okurların düşüncelerini bilmiyorum ama seri sonunu onca olan şeyin üstüne mutlu göremiyorum. Buna rağmen son kitabı merakla bekliyorum. Ve umuyorum daha sade bir dille ve en azından bazı şeyleri oturtmuş bir halde karşımıza çıkar.
PUAN
Kitabı okurken bazı şeyler daha çok göze batar hale geliyor. Mantık hataları, Doğa'daki hiç bitmeyen aşağılık kompleksi, Ediz'in Doğa'yı aşağılarken zevk alması, onu seviyor gibi gösterip aslında sevmemesi ve Doğa'yı sadece oyuncak yerine koyması...
Kitabın Wattpad'tekinin aksine sadece son elli sayfası bizim için yeni bölüm oluyor. Ve o son elli sayfanın içinde, Ediz'in dengesiz tavırları yüzünden hissettiğim tek şey mide bulantısıydı. İlk kitabın başından beri aynı tavır insanı yoruyor kanımca. Bir de yazar bazı cümleleri o kadar çok sık tekrar ediyor ki bir zaman sonra atlayarak okurken buldum kendimi.
Kitap bir nevi bir döngü içerisinde ilerliyor. Ne başı var ne de sonu. Olaylar oluyor, Doğa parçalanıyor, ağlıyor, toparlanıyor sonra tekrar olaylar oluyor, Doğa tekrar parçalanıyor, tekrar ağlıyor, sonrasında küllerinden doğar gibi tekrar toparlanıyor. İki kitap sonu gelmeyen sonsuz bir döngü gibi dolanıp duruyor aslında. Aynı hisleri, aynı duyguları okuyup duruyoruz.
En başta da belirttiğim gibi, Ediz, Doğa'yla oynamayı seven, onun acısından, parçalanmasını seyretmekten haz duyan bir karakter yalnızca. Başka hiçbir şey değil.
Her şeye rağmen tuhaf bir albenisi var Yabancı'nın. Okurken, vaktin de sayfaların da nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Açıkçası ben Yabancı'nın sonu için iyi şeyler düşünemiyorum. Diğer okurların düşüncelerini bilmiyorum ama seri sonunu onca olan şeyin üstüne mutlu göremiyorum. Buna rağmen son kitabı merakla bekliyorum. Ve umuyorum daha sade bir dille ve en azından bazı şeyleri oturtmuş bir halde karşımıza çıkar.